Egoist grubu
"Artık Yeter" adlı albümden tam on sene sonra, daha özel, daha
kendilerini anlatan ve daha iddialı bir albümle yola devam ediyor... "Egoist-On"da,
istediği müziği yapabilme lüksüne sahip müzisyenlerden, özgür soundu ve
nefis düzenlemeleri olan alternatif şarkılar dinlerken; piyasadaki
"aynılık" içinde farklı olanı keşfetmenin keyfine varacaksınız.
Grubun kurucularından ve aynı zamanda solisti olan Meltem Taşkıran'la solo
kariyeri, Egoist grubunun gelişimi ve yeni albümleri "EgositOn"
hakkında konuştuk...
-Biz İnsanların Beğenisine Göre Hareket Eden Bir
Grup Değiliz-
Egoist nasıl
başladı, neden Meltem solo albümden vazgeçip bir grubun sesi oldu?
"Mavi
Boncuk" adlı solo albümümün çıkışından 15 gün sonra şirketin batmasıyla,
yeniden çıkarabilmek amacıyla, elimizde albüm, Eser'le tekrar yollara düştük.
Çünkü o zamanki şirketim (Nazan Öncel'in şirketi Naz Müzik) tarafından yapılan
büyük bir haksızlık vardı ortada. Daha doğrusu kasti bir bilgilendirmeme... Sonra biz Raks şirketiyle görüştük. Bize istediğimiz müziği
yapabileceğimizi, piyasa kaygısı gütmeden rahatça çalışabileceğimizi söyleyip;
her türlü imkânı sağlayacaklarının sözünü verdiler.... Bu hayatımızda
karşılaştığımız en güzel teklifti. Ardından anlaştık ve Egoist albümünün
hazırlıklarına başladık. O gün ben solo albümü bir kenara bıraktım ve Egoist'in
vokali Meltem Taşkıran olarak yoluma devam ettim...
Peki yeni bir solo
albüm yapma fikrin var mı?
Evet hep var
böyle bir fikrim, hatta hazırlıklarım bile var...
97'de çok iyi bir
çıkıştı "Artık Yeter" adlı albümünüz, üç sene sonra "Egoist
2" geldi. Sözler derinleşti, biraz daha felsefi yaklaştınız.
"Eyvah" ve "Gözü Kara" gibi harika şarkılar çıktı. Sonuçta
grup çizgisini korudu. İkinci albümdeki fark albüm kapağında kendini ele verdi.
Kardeşlerden oluşan iki kişilik bir grup izlenimi doğdu, ne dersin?
Doğru. O albümde
Egoist'i iki kişiye indirdik. Çünkü birinci albümde bazı rahatsızlıklar vardı
grupla ilgili. Raks bize el verince o grubu heyecanla ve çok çabuk kurmuştuk.
Sonra bir takım gereksiz şeyler oldu aramızda ve grubu dağıtmak zorunda kaldık.
Biz Eser'le ikimiz devam ettik ikinci albümde ama o albümde de Türkiye'nin en
önemli müzisyenleriyle çalıştık. Akın Eldes'ten, Mustafa Kos'a, Levent Altındağ'dan,
Güray Hafiftaş'a, Vecihi Akın'a, Hakan Çimenot'a ve hatta Devlet Senfoni
Orkestrası'na kadar çok önemli müzisyenler ve topluluklar eşlik etti bize.
İsimli ya da isimsiz olsun biz her zaman bir grupla çalışıyoruz. Egoist
albümleri her zaman bir grup çalışması oluyor diyebilirim. Yeni albümde ise
ben, Eser, Arif Deniz Toker, Fırat Çavaş
ve Turgay Gülaydın'dan oluşan yeni grupla devam ediyoruz yola...
Meltem, kardeşinle
birlikte çalışıyorsun, bunun müziğine ve gruba etkilerinden bahseder
misin?
Çalışırken
kardeşlik kısmını hiç olaya katmıyoruz, hatta birbirimize karşı en kırıcı
ikimiziz grupta. Doğruyu bulmak için tartışırız, grubun içinde diğer
müzisyenlere karşı birlik olma durumumuz da yok. Hatta bir tartışma olunca
grubun bir kısmı Eser'in, bir kısmı benim tarafımda oluyor. Kardeşlik eve
gidince kaldığı yerden devam eden bir durum sadece.
Müzik sektörü
uzun zamandır bu haldeyken tarzınızı ve tavrınızı bozmama cesaretinizi neye
bağlıyorsunuz?
Bizim grup olarak
bir çizgimiz var ve müzik sektörü çok parlakken de, hiç parlak değilken de o
çizgide devam ediyoruz. Müzik sektörünün durumuna göre hareket eden bir grup
değiliz gerçekten. İnsanların beğenisine göre de hareket etmiyoruz.
Türkiye'deki birçok rock grubu
insanların beğenisine göre hareket ediyor , popçular da öyle... Herhangi
bir şey tuttuğu zaman "hadi onun aynısından yapalım" durumu söz
konusu. Bizim böyle bir niyetimiz yok, insanların duygularını kullanmak
istemiyoruz. Ne hissedersek onu yapıyoruz. Bu albüm diğerlerine göre daha funk
bir albüm mesela. Pek sallamıyoruz müziğin samimiyetini engelleyen şartları..
İlk albüme hep
"başkaldırış" dedim ben, ikincisine "kabullenme", peki
üçüncüsü ne sizce? Deneyim olabilir mi?
Güzel ve doğru
saptamalar, belki üçüncü albüme bir de "kendine dönmek" eklemesi yapabiliriz. Bu albümde çok kendimize döndük...
Yedi yıl aradan
sonra yeni albümün "Egoist On" adıyla çıkmasının esprisi nedir, on bir parçanın onu Egoist şarkısı diye mi?
Albümdeki on bir
parçanın, onu Egoist parçası doğru, ayrıca Egoist'in onuncu yılı, şirketimizin
adı "on-air", İngilizce'de Egoist-On (Egoist çalıyor) anlamı da var.
Birçok on bir araya gelince biz de albüme "On" adını verdik.
11. parçaya
gelirsek.. Bir cover mı okumak istediniz, yoksa "Islak Islak"
yorumunun özel bir anlamı mı var?
Daha önce cover
şarkı yapmadık ve onaylamıyoruz da pek, ucuz bir yöntem olarak görüyoruz. Cem
Abi'nin, Eser'in de, benim de hayatımızda çok önemli bir yeri var. Bizi
keşfeden kişidir kendisi ve çok büyük müzisyendir. Bir gün, ona sürpriz yapalım
diyerek, Islak Islak adlı şarkısını kaydettik. Sonra Cem Abi'yi çağırdık.
Şarkıyı önce vokali kapatarak dinlettik, altyapıyı çok beğendi. Sonra vokali
açınca ve benim sesimden dinleyince durdu ve beni çok onore ederek
"sürerim buluttan kısmını benden daha iyi söylemişsin" diyerek
gülmeye başladı. Hep beraber eğlendik, harika bir gündü. Birlikte geçirdiğimiz
son gündü ayrıca. Bu parçayı beraber olup bir güzellik paylaşalım diye
esprisine yapmışken, Cem Abi ölünce bu bize vasiyet oldu. Albüme almaya öyle
karar verdik.
-Senfonik
Konserlere Ben Çok İnanmıyorum-
Menfaat
ilişkilerinden, insanların maskelerinden, yozlaşmadan bahsettiniz hep, hatta
eğitim sistemimizi bile eleştirdiniz şarkılarınızda. Yaptığınız müziğe protest
müzik diyebilir miyiz? Anadolu Rock'ta
bir ısrarınız var mı?
Tabiiki protest
müzik yapıyoruz. Üç albüm için de bunu söyleyebiliriz. Farklı tavırlarla
söylenmiş aykırı sözler var. Mesela "Eyvah" en protest şarkıdır bence,
en yumuşak gibi görünen ama en sert parçadır. Çünkü sertlik aslında davulla,
basla, gitarla değil lafladır. Öyle bir laf söylersin ki, yıkarsın...
Egoist Türk
müziğinde neyi temsil ediyor, hangi köşeyi?
Olmayan bir
köşeyi temsil ediyor derim. Biz Eser'le çok küçük yaşta başladık müziğe, o dört
yaşındaydı, ben altı. Biz lise çağlarında eline gitarı alıp "haydi, grup
kuralım" diyen insanlar olmadık. Zaten dört yaşından beri grup müziği
yapıyoruz ve konservatuvar eğitimliyiz. Bu yüzden bizim müziğe bakış açımız şu
andaki rock gruplarının bakış açısından çok farklı. Klasik müzik üzerinden
bakıyoruz, jazz ve funk gibi farklı yerlerden bakıyoruz. Farklı baktığımız için
de rock arenasında da, pop arenasında da değiliz. Başka bir yerdeyiz, kendi
yerimizde...
Zengin bir
enstrüman kullanımı var albümlerde... Geçen albümde otantik ezgiler vardı ve
hatta bu albümde oryantal ezgiler bile var. Grubun yaptığı müzikte tür
kompleksi yok diye algılayabilir miyiz bunu? Bu kadar çeşitlilik soundunuzu
nasıl etkiliyor?
Biz Türk Müziğini
seviyoruz gerçekten. Eser hem klasik müzikçi, hem de aynı zamanda bir Türk
Müziği âşığı. Dört sene Türk Müziği konservatuvarında eğitim de aldı. O yüzden
Eser daha farklı bir boyuttan bakıyor müziğe, ben biraz daha batıcıyım mesela.
Soundumuzu güzel etkilediğini düşünüyorum, çeşitlilik kattığına inanıyorum
hatta biraz erotizm kattığına da... Türk müziğini seviyoruz, öyle
komplekslerimiz yok.
Bu albümde
yaptığınız şarkılardan en çok hangisi
için "bizi doğru temsil ediyor" diyebilirsin? Yapımcı ve piyasa faktörlerini de
göz önüne alınca istediğiniz müziği yapabildiniz mi?
İstediğimiz
müziği yaptık evet, her zaman yapıyoruz, çünkü kendimiz yapıyoruz. Yapımcıdan
para alıp yapmıyoruz albümü, kendimiz yapıp yapımcıya teslim ediyoruz. Böyle
bir stilimiz var. Bu yüzden yapımcının karışmadığı, kendimizi doğru ifade
edebildiğimiz müziği özgürce yapabilme lüksümüz var. Albümde, seçmem gerekirse
özellikle "Hasret" ve "Ben Kimim" adlı şarkıların bizi iyi
temsil edebileceğini düşünüyorum..
İlk klip, çıkış
parçanız olan "Hiçim"e geldi... Bu parçanın özelliği nedir?
"Hiçim"
aslında tasavvufi bir parça, hiçlik, heplik anlamında orada. Her şeyim
anlamında... Aşkta tasavvufi bir bakış açısıyla yaklaştım bu kez. Ben sözleri
yazarken, aşk temasını çok derinine girmeden işlemeye çalışıyorum genelde,
çünkü aşka inanmıyorum. Daha doğrusu aşkın anlatıldığı gibi bir duygu olduğuna
inanmıyorum, anlatılmadığı gibi olduğuna inanıyorum. Çoğu kez aşk üzerine yazıp
kendimle dalga geçiyorum sanırım...
"Sebebim
Yok" adlı parçanızda düet için Harun Kolçak adının seçilmesinin nedeni
nedir? Okumalardan sonra uyum hakkında ne düşünüyorsun?
Çok zor bir
şarkıydı, biz Harun'dan önce başka birine, yine önemli bir şarkıcıya götürdük
şarkıyı, dinledi ve bir ay boyunca cevap vermedi, veremedi... Ondan bir cevap
alamayınca Eser'le konuştuk, buna en uygun kişinin Harun olduğuna karar verdik,
çünkü zor bir parçaydı ve Harun zor işlerin altından kalkabilecek bir sesti.
Harun'la konuştuk ve hemen evet dedi. Eser o sırada askerdeydi ve hatta
Harun'un kaydını da ben yaptım. Geldi, bir şeyler içtik, okudu ve çıktı gitti.
Çok da güzel okudu...
Yaylıları oldukça
kullanıyorsunuz, düzenlemeleriniz bir harika... Bu senfonik konser furyası
için, batı müziği hakkında yetkin bir kişi olarak ne söylemek istersin Meltem?
Senfonik müzik
Türkiye'de şu anda yapılamıyor, ses sistemlerinin yetersiz olmasından dolayı
yapılamıyor. Senfonik konserlere ben çok inanmıyorum. Enstrüman
tonlayamıyorlar, tonlanamayınca da konserde o bütünlük sağlanamıyor, yabancı
konserler gibi olmuyor. Bu yüzden biz konserlerimizde senfonik altyapı
kullanmıyoruz. Enstrümanı çaldırdıktan
sonra onları tonlayabildiğimiz için sadece albümlerde bu altyapıyı
kullanıyoruz. Sahnedeyken tonmaister kimse onlar yapıyor bu işi ve ne yazık ki
yapamıyorlar. Kayıt olunca farklı durum ama canlı olunca olmuyor.
Egoist grubunun
canlı performansı ve senin sesin için hep bir övgü vardır müzik piyasasında.
Yeni niyetler var mı?
Kemancı'da
konserlerimiz olacak, bunun dışında festivallere başlayacağız. Bu sene oldukça
çok konser vermeyi düşünüyoruz bu albüm için...
İyi bir ses ve iyi bir müzisyen olarak bağımlılık ve alışkanlıklara karşı bir tavrın olduğunu
biliyorum. Bu tavrın hakkında neler söylersin?
Bağımlı
insanlardan büyük performanslar hiç duymadım bugüne kadar. Bence bir kişi şeker
de dahil olmak üzere hiçbir şeye bağımlı olmamalı. Yani şekersiz çay içtiğinde
yüzü buruşmamalı. Bağımlı olmak sizin ruhunuzun bir kısmını ona kilitliyor ve
kilitlendiğinizde hiçbir zaman tam performans veremiyorsunuz. Bütün bağımlılar
için bu böyle, sigara, içki, şeker, peynir bağımlısı, hiç fark etmez.
Madonna'nın belgeselinde söylediği bir şey vardı, onu dinledikten sonra daha da
takdir ettim. Dansçılar geliyor karşısına, harika dans ediyorlar; Madonna
içlerinde bağımlılığı olan birileri olup olmadığını soruyor ve dürüstçe cevap
vermelerini istiyor. Bir kaç kişi çekinerek elini kaldırınca onlara bu
bağımlılıklardan uzak durmalarını istediğini söylüyor. Dansçılar nedenini merak
ediyor. Madonna yanlış anlaşılmak istemediğini, kendilerine karışmadığını
belirtiyor ve ekliyor: "Sadece bütün performansınızı istediğim
için..."
Kimsenin hiçbir
şeye bağımlı olmaması gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden ben her bağımlılığımı
yıkarım, bağlandığımı hissettiğim anda kopuyorum.
Türkiye'de müzik
yapmanın ve müzisyen olmanın en büyük zorluğu nedir sence?
En büyük zorluğu
bir yerlere gelebilmek. Ben çoğu kimsenin söylediği gibi kolay olduğunu
düşünmüyorum çünkü... Herkesin ciddi ödünler verdiğine inanıyorum.
Prodüktöre ,
basına, hatta dinleyiciye boyun eğmeden bir yere gelmek çok zor. Benim kişisel
olarak 15 senemi aldı bu konuma gelebilmek...
Dünyadan takip
ettiğin ve yaptığı müziği yararlı ve yakın bulduğun birileri var mı?
Toto grubunu
severim, Tina Turner'ı çok severim... Madonna'nın duruşunu beğeniyorum...
Christina Aguilera'yı beğeniyorum. Maroon 5 grubunu da... Türkiye'den
beğendiğim isimler var. Sezen Aksu'yu çok seviyorum, Kayahan'ı , Yaşar'ı,
Harun'u, Özlem Tekin ve Şebnem Ferah'ı...
Genel anlamda
hayatımda çok özel yeri olan isimler de var. Cem Karaca, Barış Manço, Aysel
Gürel ve Müjdat Gezen. Bu isimlerle, bu duayenlerle tanışıp, çalışıp, onların
işlerini yapabilmek gibi büyük bir şansa sahip bir müzisyenim. Her birinden
biraz bir şeyler taşıdığımı düşünüyorum. Onları hep saygı ve sevgiyle
anıyorum...
Son olarak şu cümleyi
tamamlayabilir misin?
Sadece üç albümle, Egoist'in müzikte bu kadar önemli bir yerde olmasının üç temel nedeni var... Sırasıyla...?
Müziğe saygı,
dinleyiciye saygı, kendimize saygı...
arşiv / 2008
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder